• BIST 10208.65
  • Altın 2391.91
  • Dolar 32.3216
  • Euro 34.6843
  • Ankara 17 °C
  • İstanbul 16 °C
  • İzmir 24 °C
  • Giresun 15 °C
  • ŞEBİNKARAHİSARLILAR YARDIMLAŞMA DERNEĞİN’DEN TERÖR OLAYLARINA KARŞI ÇOK SERT AÇIKLAMA
  • ORDU-GİRESUN HAVALİMANI TURİZMİ CANLANDIRDI
  • ALİ KARANCI YAZDI ‘’YAPBOZ DEĞİL, PLANLI PROJELİ’’
  • RAMAZAN’DA GÖNÜLLERE UZANACAK SICACIK EL ŞEBİNKARAHİSARLILAR YARDIMLAŞMA DERNEĞİ’NDEN
  • AK PARTİ GİRESUN’DA SEÇİM SONUÇLARINA İTİRAZ ETTİ

TEMA’dan HES Raporu

TEMA’dan HES Raporu
Doğu Karadeniz Bölgesi'nde tartışma konusu olan HES konusunda TEMA Bilim Kurulu bir rapor hazırladı...

Doğu Karadeniz Bölgesi'nde tartışma konusu olan Hidroelektrik Santralleri (HES) konusunda TEMA Bilim Kurulu bir rapor hazırladı.

TEMA'nın hazırladığı raporda, HES'lerin yapımında yöre halkının, flora ve faunanın suya olan ihtiyaçlarının gözetilmediğini, cansuyu miktarının az tutulduğunu, tünel tipi ile kanal tipi HES'lerdeki zararın bölge halkına anlatılmadığı ileri sürüldü.

TEMA Vakfı Bilim Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Doğan Altınbilek, Prof. Dr. İlhan Avcı, Prof. Dr. Doğan Kantarcı, Ümit Y. Gürses, Prof. Dr. Lütfü Baş, Prof. Dr. Orhan Doğandeniz, Ataç Yeşim Erkan, Mine İzmirli'nin görüşlerini içeren ve Çağrı B. Muluk'un hazırladığı rapor da, Doğu Karadeniz Bölgesi'nde 2000'e yakın nehir tipi HES projesi bulunduğuna dikkat çekildi. Projelerin toplam kurulu gücünün yaklaşık 25.000 MW olup yıllık ortalama üretimin 125.000 GWh olmasının beklendiği raporda, "Ön görülen bu üretim değeri, Türkiye'nin 2008 yılında tükettiği toplam elektrik enerji miktarının yüzde 60'ına karşı gelmektedir. Bu HES projelerinin tamamlanması öngörülen 2023 yılı elektrik talebinin ise sadece yüzde 5'ini karşılayabileceği tahmin edilmektedir" denildi.

Nehir tipi HES'lerin yenilenebilir alternatif birer enerji kaynağı olarak kabul edilebileceği, ancak inşaat ve işletme aşamalarında uyulması gereken kurallar ve ilgili denetim mekanizmalarının tam ve doğru olarak belirlenmesi gerektiği belirtilen raporda, halkın görüşüne önem verilmesine ve cansuyu miktarına dikkat çekildi. Raporda, "HES projeleriyle ilgili politika ve uygulama esasları belirlenirken projelerden etkilenen halkın ve STK'ların görüşleri saptanmadan hazırlanmış olması büyük bir sorundur. Bu projelerin hazırlanması sırasında yörede yaşayan halkın ve flora ve faunanın suya ihtiyaçları net olarak değerlendirilmemiştir. Bir başka sorun ise bırakılacak olan cansuyu konusudur. Birçok proje eskiden saniyede 100-150 litre ekolojik su ihtiyacı (cansuyu) bırakılarak hazırlanmıştır. Yeni yönetmelikte bırakılacak ekolojik su ihtiyacı (cansuyu) son 10 yıllık ortalama akımın en az yüzde 10'u olarak belirlenmiştir. Bu oran her nehir havzası için aynı olamaz. Her akarsu için havzasının doğal dengesini devam ettirebilecek ve diğer su haklarını güvenceye alacak bir oranın belirlenmesi gerekir" görüşlerine yer verildi.

HES TARTIŞMALARINDAKİ SORUNLAR

Raporda, bölgedeki HES tartışmalarındaki sorunlar şöyle dile getirildi:

"1- EPDK'na (Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu) Lisans Başvurusu yapılan akarsularda, yerel kurum ve kuruluşlar ile halkın görüşleri alınmadan lisanslar verilmektedir. Bu nedenle HES projelerinin tesisi söz konusu olduğunda sosyal ve teknik anlamda sorunlar doğmakta ve ilgili yerel idareler çözümü imkansız problemlerle karşılaşmaktadır.

2- Planlanan bütün HES projeleri için en kritik konu; suyun ne kadarının kullanılacağı, sucul yaşamın ve diğer ekosistemlerin devamını sağlayacak ekolojik su ihtiyacının (cansuyu) miktarı ve bunun serbest bırakılmasıdır. Su Kullanım Anlaşması yapılırken bırakılacak ekolojik su miktarı (cansuyu), sulama suyu, içme suyu ve balık üretim çiftliklerinin ihtiyaç duydukları kullanım suyu konusu net değildir. Debiler, ay ve gün olarak belirlenmediğinden hangi zamanda ne kadar suyun bırakılacağı anlaşmalarda belirtilmemiştir.

"FAUNA, FLORA VE YABAN HAYATI ZARAR GÖRECEK"

3-Fauna ve flora zarar görecektir. Kara Avcılığı Kanunu, Bern Sözleşmesi, CITES Sözleşmesi gibi ulusal ve uluslararası sözleşmelerle koruma altında olan çeşitli yaban hayatı alanlarının, söz konusu çok sayıda HES tesisi/inşaatı nedeni ile, tahribine yol açacaktır. Böylece ulusal ve uluslararası hukuka aykırı hareket edilmiş olunacaktır.

4-Özellikle orman ve mera alanlarında oluşacak tahribat aynı zamanda yağış sularının sellere dönüşmesine ve toprakların erozyona uğrayıp taşınmasına sebep olacaktır.

5-Tünel Tipi su iletim hattı olan HES projelerinin çevreye daha az zarar vermekte olduğu tespit edilmiştir. Tünel tipi HES projelerinde zarar sadece cebri boru kısmında olmaktadır. Kanal tipi HES'lerde ise zarar projenin kapsadığı bütün alanlarda olmaktadır.

6-Yapılmakta olan tüm HES projelerinin arazi yüzeyindeki tahribi büyük olacaktır. Mevcut yönetmeliğe göre, 0.5 MW gücün altında olan HES projeleri ÇED'e tabi değildir. Oysaki mevcut projelerin pek çoğu 10 MW'in altında olup ÇED sürecine tabi tutulmadan lisans almıştır veya alma aşamasındadır. Sözü edilen projeler inşa edildiğinde, bu tahribatın boyutu daha da büyüyecektir.

7-Tünel veya kanal ile suyu aktarmak ve bu tesislerin kontrolü ile bakımını yapmak için dağlık arazide açılacak yarmalar toprak sızıntı suyunun, taban suyunun ve yeraltı suyunun yarmadan buharlaşmasına, bu suları kullanan orman ağaçlarının kurumasına, suların akış yönünün değişmesine ve bu sularla beslenen kaynakların da kurumasına sebep olacaktır.

"ENERJİ NAKİL HATLARI PROJELERDE YOK"

8-Enerji iletim hatları projelerden ayrı olarak, projeler bittikten sonra gündeme gelecektir. İletim hatlarının nereden geçeceği, geçtiği alanda yaratacağı orman tahribatı projelerde yer almamıştır. Oysa bu hatların ulusal şebekeye bağlanacağı yere kadarki bölümde yaratacağı orman tahribatı çok yüksek düzeydedir. Yüksek gerilim hatlarının, dar vadilerde yerleşim alanlarının üzerinden geçmek zorunda kalması halinde, bunun insan yaşamına olumsuz etkileri olacaktır.

9- Yapılacak kanal, yol, tünel gibi inşaatlar ormanın bütünlüğünü bozacağı için yaban hayvanlarının doğal yetişme ve yaşama alanları, çiftleşme, beslenme ve göç yolları zarar görecek veya tahrip edilecektir.

10- Gerek yapım ve gerekse işletme sırasında doğacak sorunların denetim esasları ve denetim yapacak teşkilat net olarak belirlenmediği için yapılan faaliyetlerin denetimi mümkün olmamaktadır.

11- Yerel halkın kendi ihtiyaçları için yaptığı tarımsal faaliyetler ile sulu tarım için günümüzde ve gelecekte gereken su miktarı hesaba katılmamaktadır.

12- Alabalık Üretim çiftlikleri kısmen ya da tamamen zarar görecektir.

13- Bölgede arazi ve orman kadastrosu çalışmaları henüz bitmemiş olduğundan ve mülkiyet değerlendirilmesi sağlıklı bir şekilde yapılamadığından gerek vatandaşlar ve gerekse hazine mağdur olacaktır.

14- Planlanmış olan proje kullanım alanlarında kültürel ve sosyal zararlar oluşacaktır.

15- E.P.D.K Yatırımcı kuruluşlara İnşaat süresi olarak en fazla 40 ay gibi kısa süre vermektedir. Bu süre ÇED Belgesi, İmar Planı, Mülkiyet konuları (Orman-Hazine tahsisleri ve şahıs arazileri satışı ya da kiralanması), İnşaat ruhsatı gibi izinlerin alınmasına yetmemektedir. Ayrıca HES Projelerinin 1000 m rakım ve üzerinde olduğu hesap edilecek olursa yıllık inşaat süresinin kısalığı yatırımcıyı çıkmaza sürüklemektedir. Bu nedenlerden ötürü yatırımcı gerek imar ve gerekse inşaat ruhsatı almadan inşaata başlayabilmektedir, bu da sınırlı olan kontrolün de dışında bir uygulamaya yol açmaktadır.

"POSALAR DERE VADİLERINE ATILIYOR"

16- Özellikle coğrafi yapı nedeniyle inşaat esnasında çıkan posanın depolanacağı alan bulunamamakta, bu hafriyat alanına ormandan izin verilememekte, 1000 m rakım ve üstü alanlarda özel mülkiyete konu sahaların da (ki bu alanlar da Toprak Yasası nedeniyle amacı dışında kullanılamaz) az olması nedeniyle istem dışı ya da istem içi olarak hafriyat yamaçtan atılmakta ve asıl korunması gereken dere vadisi doldurulup tahrip edilmektedir.

17- ÇED Belgesinin alınması kati projenin hazırlanması ve İmar Planına esas teşkil edecek avan projesinin hazırlanması için sondaj sahası (Yükleme Havuzu, Santral binası alanı ve Regülâtör Sahaları) ve sondaj ulaşım yollarına Orman İdaresi tarafından izin verilmesi gerekmektedir. Bu izinler verildikten sonra Orman İdaresi güzergahta bulunan ağaçları kesmekte, yatırımcı kuruluş yol inşaatı yapmaktadır. Daha sonra imar planı çıkmakta ve ÇED alınmaktadır. Bazı durumlarda imar planında ve ÇED sürecinde sorun yaşandığında arazi yüzeyi gereksiz yere tahrip edilmektedir.

18- Gerek ekolojik su ihtiyacında (cansuyu) gerekse elektrik üretiminde kullanılan su kalitesinde olabilecek değişiklere ve bu değişikliklerin doğal su ekosistemlerine yapacağı olumsuz etkilere yeterince değinilmemektedir.

19- Proje alanları jeolojik, topoğrafik, iklimsel özellikleriyle sel ve heyelan gibi afetlere karşı son derece hassastır. Doğaya olan müdahaleler; bitki örtüsünün tahribinin (özellikle dik yamaçları tutan ormanların) yanında, dik yamaçlarda açılan yollar, taş ocaklarında yapılan patlatmaların yarattığı sarsıntılar, havzada eğim/anakaya/toprak ve su dengesini olumsuz etkileyecek veya yok edecektir.

"BİNLERCE AĞAÇ YOK EDILECEK"

20- Projelerde binlerce ağaç yok edilecektir. Projelerde kesilecek ağaç miktarları ve ekosistemin tahribatının maliyeti hiç dikkate alınmamaktadır. Kesilen ağaçların yerine yenilerini de yetiştirmek mümkün değildir. Tüm bunlar ormanın bütünlüğünün bozulmasına, toprağı koruyucu ve su üretici fonksiyonlarının yok edilmesine neden olacaktır.

21- Bölgede; biyolojik, estetik ve rekreatif zenginlikleriyle alternatif turizm etkinliklerinin yoğun bir şekilde yaşanacağı görülmektedir. Canlı ve cansız tüm varlıkları ile doğal bir peyzaja sahip bölgenin yapısının bozulabileceği, bölgenin hızla gelişen eko-turizm potansiyelini ve dolayısıyla yöredeki insanların sosyoekonomik yaşamlarını olumsuz yönde etkileyebileceği göz ardı edilmektedir.

22- EPDK ve DSİ Genel Müdürlüğü'nce gerekli izinler verilirken projeden etkilenecek halkın görüşleri sorulmamaktadır."

TEMA'NIN HES ÖNERİLERİ

TEMA raporunda, ortaya çıkan sorunlara öneriler şöyle sıralandı:

"1- Proje yapılacak alanlarda bütüncül havza esaslı analize dayalı planlama yapılmalıdır. Bütüncül havza planlamaları çeşitli meslek disiplinleri ve sektörel temsilciler, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütlerini içine alarak oluşturulmalıdır.

2- HES projelerinin çevresel etkileri değerlendirilirken aynı akarsu üstünde yapılması planlanan projelerin toplam etkileri göz önünde bulundurularak ekolojik ağırlıklı bir değerlendirme yapılmalıdır.

3- HES uygulamalarının olumsuz etkilerinin minimize edilerek doğal ortamın ve hayatının korunması ancak ekolojik planlama, etkili denetim ve izleme çalışmalarıyla mümkün olacaktır. Yasa uygulayıcılarının ve sivil toplum ile yerel halkın proje başlangıcından işletme döneminin sonuna kadar gerekli önlemlerin alınması, çalışmaların izlenmesi ve kontrolünde etkili olarak görevlerini yerine getirmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

4- Projeler hazırlanırken yerel halk bilgilendirilerek görüşleri alınmalıdır.

5- Akarsu yatağına bırakılacak suyun belirlenmesinde ulusal bir yöntem geliştirilmelidir. Bu yöntem belirlenirken her akarsuyun kendi karakteristikleri ve çevresindeki ekosistemin özellikleri göz önünde bulundurulmalı ve bilimsel çalışmalara dayandırılmalıdır. Cansuyunun bırakılmasını ve zamanlamasını hangi kurumun kontrol edeceği ve yaptırım mekanizmaları netleştirilmelidir. İlgili kurum ve bağlı taşra teşkilatı yönetmelik ile yetkilendirilerek görevlendirilmelidir. Yöre halkının ve ilgili STK'ların da bu sürece dahil edilmesi gereklidir.

6- E.P.D.K., DSİ Genel Müdürlüğü ve Orman Genel Müdürlüğü gerekli izinleri vermeden mutlaka ilgili yerel kurum ve kuruluşlara bilgi vermeli ve ilgili kurumlardan görüş istemelidir. İlgili merkezi ve yerel kamu ve STK'ların vereceği görüş dikkate alınmalıdır.

7- Proje Tanıtım Dosyaları ve ÇED çalışmaları ölçüme dayalı yapılmalı ve uygulanabilir tedbirler konulmalıdır.

8- HES projesi yapılacak derelerde su tespiti yapılmalı, halkın mevsimsel su kullanım miktarı belirlenmelidir. Bu oranlar proje dosyalarında bırakılması planlanan cansuyu miktarları ile karşılaştırılıp, ekosistem ihtiyaçları da -taşkın alanları ile birlikte- dahil edilerek yeterliliği sorgulanmalıdır.

9- Söz konusu işler kapsamında DSİ ve şirketler tarafından karşılıklı imzalanmış olan Su Kullanımı Hakkı Anlaşmasında şirket yükümlülükleri başlığı altında belirtilen, 'Hidroelektrik enerji üretim tesislerinin fizibilite raporu kapsamında olabilecek yetersiz etüt ve değerlendirmelerden dolayı ileriki safhalarda hidrolojik, jeolojik, teknik, çevresel, sosyal ve ekonomik yönden oluşabilecek her türlü olumsuz sonuçtan ve inşa edilecek tesisler ve yerleri ile ilgili olarak olumsuz bir durumun ortaya çıkması halinde yalnızca şirket sorumludur' ifadeleri gereğince HES inşaatları kapsamında ilgili firmalarca her türlü önlem zamanında alınmalı ve denetimi ilgili kurumlar tarafından takip edilmelidir. Yatırımcı Firmaların Su Kullanım Hakkı Anlaşması'nda belirtilen sorumluluklarının eksiksiz biçimde yerine getirmesi için gerekli mekanizmaların hayata geçirilmesi gereklidir.”

10- HES projelerinden etkilenebilecek olan tarihi, kültürel ve doğal varlıklar belirlenerek Bölge Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurullarına bildirilmelidir."

giresunekspres.com

Bu haber toplam 3987 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2006-2015 Şebin Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.